3 Ocak 2020 tarihinde, İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanı Kasım Süleymani, Bağdat Uluslararası Havalimanı’nda ABD silahlı insansız hava araçlarının düzenlediği bir suikast ile öldürüldü.

Süleymani’nin öldürülmesi İran’da adeta şok etkisi yaratırken, ABD yönetimi “dünyanın bir numaralı teröristini” ortadan kaldırdıklarını vurguluyordu.

Kasım Süleymani, İran’ın yurtdışındaki askeri faaliyetlerinden sorumlu olan ve özel birlik niteliği taşıyan Kudüs Gücü’nün komutanıydı. Süleymani, İran’ın Suriye iç savaşındaki askeri stratejisinin mimarı olarak tanınıyordu. Ayrıca Suriye’nin yanı sıra Irak, Lübnan ve Gazze’de İsrail ve ABD’ye karşı yürütülen savaşın önemli bir parçasıydı. İran’ın yurtdışındaki askeri ağının merkezinde bulunan kişiydi.

Süleymani’nin merkezinde bulunduğu bu askeri ağ, özellikle Suriye’de çok sayıda katliam ile anılıyordu. Yaptığı onlarca acımasız operasyonda yüzlerce, binlerce, onbinlerce sivil, sistematik bir şekilde öldürüldü.

1957 yılında Kirman şehrinde doğan Süleymani, gençlik yıllarından beri Humeyni tarafından kurulan ve İslami bir devrim amaçlayan hareketi destekliyordu. Süleymani, Şah yönetimine büyük bir düşmanlık beslerken, Humeyni hareketinin ateşli bir savunucusuydu.

Devrim sonrası kurulan İran Devrim Muhafızları’na giren 22 yaşındaki Süleymani, burada önemli görevler üstlendi. 1980 – 1988 yılları arasindaki İran – Irak Savaşı’nda İran Devrim Muhafızları’nın Saddam Hüseyin’e karşı yürüttüğü savaşta yer aldı. Acımasızlığı ile tanınmaya başladığı bu savaş, Süleymani’ye adeta sınıf atlattı ve artık iyiden iyiye göz önünde olmasını sağladı.

Ardından Irak, Afganistan ve Lübnan gibi bölgelerde askeri stratejist görevi kapsamında faaliyetler yürüttü.

1997 yılında ise onu ulaştığı en üst seviyeye taşıyacak olan görevi üstlendi – yurtdışında faaliyet göstermesi için kurulan Kudüs Gücü birliklerinin komutanı oldu. Böylece ülkedeki en rütbeli askeri liderlerin arasına katıldı. Sık sık Irak, Lübnan ve Suriye’de Şii milis gruplarının yanında ortaya çıkan Süleymani, bu ülkelerdeki faaliyetleri yürütüyordu.

Süleymani, Suriye rejimini destekleyen İran’ın bu ülkedeki askeri stratejisinin mimarı olarak tanınıyordu.

Esad rejiminin Suriye savaşını neredeyse kaybetmek üzere olduğu dönemde yardımına koşan Süleymani oldu. Esad birliklerini yeniden organize ederek İran’daki Besic milis grubuna dayanan “Ulusal Savunma Birlikleri” ismi altında yeniden bir araya getirdi.

Öte yandan binlerce İran Devrim Muhafızları askeri ile Afganistan ve Pakistan’dan gelen onbinlerce Şii milisi Suriye’de konuşlandırdı. Aynı zamanda Hizbullah’ı ve Iraklı Şii milis gruplarını da Suriye rejimine destek vermeleri için mobilize etti.

Süleymani, Suriye rejimini kurtarmak için oluşturduğu vahşi stratejisinin ilk bölümü tamamlamıştı. Artık, ikinci kısmı uygulamanın vakti gelmişti – Suriye devriminin ortadan kaldırılması. Bu amaç için her yola başvuran Süleymani, kurduğu milis ordusu ile düzenlediği operasyonlarda sivil bölgelere tüm acımasızlığı ile saldırdı. Bu hususa en iyi örneklerden birisi, 2016 yılında Halep’e düzenlenen, kadın ve çocuklar dahil olmak üzere sivil halkın adeta ortadan kaldırıldığı operasyon.

Muhaliflerin İdlib’i kurtardıktan sonra Hama ve Humus’a ilerlemesi, Suriye devrimi için umutları yeniden yeşertmişti. Ancak Süleymani yine sahne aldı ve kritik bir hamle ile yeni sivil katliamlarının yolunu açtı. Rusya ile yürütülen görüşmelerle Suriye rejimine sahada yeni ve güçlü bir müttefik kazandırdı.

Rusya’nın ve onları ikna eden Süleymani’nin desteğini arkasına almaya devam eden Suriye rejimi, müttefikleri ile birlikte onbinlerce sivili öldürdü, yüzbinlercesini sakat bıraktı ve milyonlarcasını yerinden etti.

İşte Süleymani, siviller için kabus olan ve Suriye’yi kan gölüne çeviren bu stratejinin mimarıydı.

ABD, Süleymani’nin bölgedeki hamlelerinden derin endişe ve rahatsızlık duyuyordu.

İran’ın yurtdışındaki operasyonlarını yürüten Süleymani üzerinden gittikçe daha fazla nüfuz elde etmesi ve ABD’nin bölgedeki önemli çıkarlarına tehdit oluşturması, ABD için git gide büyüyen bir sorun haline gelmişti.

ABD, İran Devrim Muhafızları’nı terör örgütü, Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’yi ise terörist ve terör örgütü lideri olarak tanıdı.

Sık sık Irak içerisindeki ve Suriye – Irak sınırındaki İran destekli milis gruplarını hedef alarak tehdidi azaltmaya ve Süleymani’nin kurduğu ağa darbe indirmeye çalışan ABD, bu kez çok daha önemli bir hamle yapmaya karar verdi.

Kasım Süleymani, daha önce birçok kez yaptığı gibi 3 Ocak 2020 tarihinde Irak’ın başkenti Bağdat’a gelmişti.

Bağdat’a gelmesinin sebebi, dönemin Başbakanı Adil Abdülmehdi dahil olmak üzere bazı Iraklı siyasi ve askeri yetkililer ile yapacağı görüşmelerdi.

ABD’li yetkililere göre Süleymani, ABD üslerine yapılacak füze saldırılarını koordine etmek üzere Bağdat’a gelmişti ve İran destekli milis grupları ile görüşecekti.

Gece yarısı Bağdat Havalimanı’na inen Süleymani, çıkışa yöneldi. O anlara dair görüntüler kameralar tarafından kaydedildi ve henüz kısa bir süre önce İran kaynakları tarafından yayınlandı.

Süleymani’nin yanında 2014 yılında DEAŞ terör örgütüne karşı kurulan İran destekli milis grubu Haşd el-Şabi’nin lideri ve yakın dostu Ebu Mehdi el-Mühendis bulunuyordu.

Süleymani ve Mühendis, araçlarına bindi ve havalimanından çıkmak üzere yola koyuldu. Ancak havalimanından fazla uzaklaşmadan bugün hâlâ dünyanın gündeminde olan bir saldırı yaşandı.

Havalimanı bağlantı yolunda ilerleyen Süleymani ve el-Mühendis’in konvoyu, ABD’ye ait silahlı insansız hava araçları tarafından en az 4 füze ile vuruldu. Günler sonra yayınlanan görüntülere göre araçtakilerin öldüğünden emin olmak için Apache helikopterleri ile ikinci bir saldırı sortisi düzenlendi. Ardından hızlı bir şekilde bölgeye intikal eden ABD Özel Kuvvetleri, araçtaki yangını söndürdü, Süleymani’nin son derece kötü durumda olan cesedini teşhis etti ve birçok açıdan fotoğrafını çekerek öldüğünü belgeledi.

Yerel medya, Bağdat Havalimanı’nda yaşanan olayı gündeme taşıdığında kamuoyu henüz neler olduğunun farkında değildi.

İlk başta İran destekli milislerin havalimanındaki ABD hangarlarını hedef aldığı ve füze saldırısı düzenlediği düşünüldü, zirâ bu sık sık meydana gelen bir durumdu. Bu olayın da öncekilerden farksız olduğu düşünüldü.

Ancak bölgeden bazı görüntülerin yayınlanması sonrası havalimanı yolunda seyreden bir konvoyun vurulduğu anlaşıldı. Araç içerisinde vurulan kişilere dair kısa bir süre içerisinde çok sayıda söylenti ortaya atıldı.

Söylentilerden biri, İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanı Kasım Süleymani’nin vurulduğu söylentisiydi, ancak buna çok uzak ihtimal gözü ile bakılıyordu. Fakat olay yerinden gelen bir fotoğraf, bu durumu değiştirecekti.

Araç içerisinde vurulan kişilerden birinin elinde Süleymani’nin parmağından asla çıkarmadığı kırmızı yüzük vardı ve bu gelişme, daha önce sadece bir söylenti olan şeyi, artık güçlü bir ihtimal haline getirdi. Kısa bir süre sonra Hizbullah ve diğer Şii milis gruplarının kontrolündeki kanallar, Süleymani’nin öldüğüne dair bilgiler geçmeye başladı. Irak devlet televizyonunun da bu bilgilere doğrulaması ile birlikte Bağdat Havalimanı’nda yaşanan olayın aslında ne olduğu çok geçmeden anlaşıldı.

62 yaşındaki Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani ölmüştü. İran’ın yurtdışındaki askeri ağının sorumlusu, Irak’tan Gazze’ye kadar bütün grupları örgütleyen ve ülkenin en önemli generallerinden biri olan “Gölge Komutan”, ABD hava saldırısında öldürülmüştü.

Havalimanı bağlantı yolunda ilerleyen Süleymani ve el-Mühendis’in konvoyu, ABD’ye ait silahlı insansız hava araçları tarafından en az 4 füze ile vuruldu. Günler sonra yayınlanan görüntülere göre araçtakilerin öldüğünden emin olmak için Apache helikopterleri ile ikinci bir saldırı sortisi düzenlendi. Ardından hızlı bir şekilde bölgeye intikal eden ABD Özel Kuvvetleri, araçtaki yangını söndürdü, Süleymani’nin son derece kötü durumda olan cesedini teşhis etti ve birçok açıdan fotoğrafını çekerek öldüğünü belgeledi.

Yerel medya, Bağdat Havalimanı’nda yaşanan olayı gündeme taşıdığında kamuoyu henüz neler olduğunun farkında değildi.

İlk başta İran destekli milislerin havalimanındaki ABD hangarlarını hedef aldığı ve füze saldırısı düzenlediği düşünüldü, zirâ bu sık sık meydana gelen bir durumdu. Bu olayın da öncekilerden farksız olduğu düşünüldü.

Ancak bölgeden bazı görüntülerin yayınlanması sonrası havalimanı yolunda seyreden bir konvoyun vurulduğu anlaşıldı. Araç içerisinde vurulan kişilere dair kısa bir süre içerisinde çok sayıda söylenti ortaya atıldı.

Söylentilerden biri, İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanı Kasım Süleymani’nin vurulduğu söylentisiydi, ancak buna çok uzak ihtimal gözü ile bakılıyordu. Fakat olay yerinden gelen bir fotoğraf, bu durumu değiştirecekti.

Araç içerisinde vurulan kişilerden birinin elinde Süleymani’nin parmağından asla çıkarmadığı kırmızı yüzük vardı ve bu gelişme, daha önce sadece bir söylenti olan şeyi, artık güçlü bir ihtimal haline getirdi. Kısa bir süre sonra Hizbullah ve diğer Şii milis gruplarının kontrolündeki kanallar, Süleymani’nin öldüğüne dair bilgiler geçmeye başladı. Irak devlet televizyonunun da bu bilgilere doğrulaması ile birlikte Bağdat Havalimanı’nda yaşanan olayın aslında ne olduğu çok geçmeden anlaşıldı.

62 yaşındaki Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani ölmüştü. İran’ın yurtdışındaki askeri ağının sorumlusu, Irak’tan Gazze’ye kadar bütün grupları örgütleyen ve ülkenin en önemli generallerinden biri olan “Gölge Komutan”, ABD hava saldırısında öldürülmüştü.

Bu gelişme tüm dünyada ve tabiki özellikle İran’da şok etkisi yarattı. ABD yönetimi ise “dünyanın bir numaralı teröristi” olarak tanımladığı Süleymani’yi ortadan kaldırmanın mutluluğunu yaşıyordu.

Resmi açıklama yapan ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, “savunma eylemi” olarak tanımlanan harekatın Başkan Trump’ın emri üzerinde yurtdışındaki ABD askeri personelini korumak için icra edildiğini belirtti. ABD yönetimindeki yetkililerin tamamı, bunun bir savunma operasyonu olduğunu ve daha fazla kanın akmasını engellemek için yapıldığını dile getiriyordu.

ABD Başkanı Trump, Bağdat Havalimanı’nda düzenlenen suikastten kısa bir süre sonra “Süleymani, binlerce ABD’linin ölümünden ve kötü bir şekilde yaralanmasından sorumluydu” açıklaması yaparak onu çok daha önceden öldürmeleri gerektiğini belirtti.

ABD’li yetkililere göre Başkan Trump’ın Süleymani’ye suikast emri vermesinin sebeplerinden biri, kendini diğer başkanlara göre daha fazla öne çıkarabilmekti.

Reuters haber ajansına konuşan ABD’li yetkililerin yanı sıra İranlı yetkililer de Süleymani’nin öldüğünü doğruluyordu.

İran devlet televizyonuna konuşan İranlı yetkililer, bunun bir savaş ilanı olduğunu ve asla cevapsız kalmayacağını vurguluyordu.

Gelişme üzerine acil olarak toplanan İran Devlet Güvenlik Konseyi, intikam alınması gerektiğine karar verdi. ABD’nin Süleymani’ye suikast yapması “büyük bir stratejik hata” olarak tanımlandı. Bu açıklama sonrası İran Devrim Muhafızları yetkilileri, ABD’ye cevap vermeye hazır olduklarını bildirdi.

İran Dışişleri Bakanı Zarif, ABD’nin hamlesini “uluslararası terörizm, ahmakça ve tehlikeli bir gerilim” olarak değerlendirdi. Ülkenin dini lideri Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ruhani, “şiddetli intikam” sözü verdi.

Rusya, ABD’nin saldırısını “kısa görüşlü bir adım” olarak nitelendirirken Beşar Esad, Süleymani’nin Suriye rejimi ordusuna verdiği desteği asla unutmayacaklarını ifade etti.

ABD, suikast ile ilgili başta İsrail ve Körfez ülkeleri olmak üzere müttefiklerini bilgilendirdi.

Süleymani için 6 Ocak’ta Tahran’da cenaze töreni düzenlendi. Bu törende intikam çağrıları yinelendi, ABD ve İsrail’e tehditler savruldu.

Hamas lideri Haniye ve Hizbullah lideri Nasrallah, Süleymani’nin hareketlerine verdiği destekten övgü ile bahsederken Süleymani’nin yerine İran Devrim Muhafızları’nın başına geçen İsmail Kani, Süleymani’nin yolundan gitmeye devam edeceklerini ve ABD’yi “eninde sonunda” bölgeden çıkaracaklarını söyledi.

İran Devrim Muhafızları, 8 Ocak tarihinde “Şehit Süleymani Operasyonu” ismi altında ABD’nin Irak’taki Ayn el-Esad üssüne çok sayıda balistik füze ile saldırdı. ABD ilk başta hiçbir kaybının olmadığını açıklasada, daha sonra 100’den fazla askerinin travmatik beyin yaralanması geçirdiğini ve tedavi edildiğini duyurdu. ABD üslerinin korunması için ek hava savunma sistemleri konuşlandırıldı.

Süleymani, 8 Ocak’ta memleketi Kirman’da izdiham yaşanan bir tören ile defnedildi ve böylece “Gölge Komutan” Süleymani’nin devri sona erdi. Ancak ona düzenlenen suikastin yankıları ve etkilerinin yanı sıra ABD ve İran arasındaki gerilim bugün hâlâ devam ediyor.

– EHA Medya –, 03/01/2021